Genomik Yöntemler Kullanılarak Erkenden Akciğer Kanseri Tanısı Koyabiliriz !

akciğer kanseri

Genomik, epigenomik ve transkriptomik yöntemleri ele alarak akciğer kanserini erken teşhis edebilir ve yeni tedavilere erişim sağlayabiliriz.
Erken teşhis için geliştirilen yeni yöntemler, kanser tedavilerinin ve sonuçlarının iyileştirilmesinde kritik öneme sahiptir. Bu, yılda 1.5 milyondan fazla ölümle dünya çapında en yaygın kanser ölüm nedeni olan akciğer kanseri için özellikle önem taşımaktadır. Şimdi, dünyanın ilk kanser örneği olan akciğer lezyonlarının genetik dizilimi, araştırmacılara ilk kez, invazif hale gelecek lezyonlar ile zararsız olan lezyonlar arasındaki farkları keşfetme ve ardından hangi lezyonların doğru olacağını tahmin edebilecek bir yöntem geliştirme olanağı sağladı. 
21 Ocak'ta Nature Medicine'de yayınlanan ve “ İnvaziv akciğer kanseri lezyonlarının genomik, epigenomik ve transkriptomik görünümlerinin ortaya çıkarılması” başlıklı çalışma,  erken teşhis ve yeni tedavilerin önünü açabilir.
Gerçekleştirilen çalışma ile beraber, akciğer hücrelerinin gelişiminin en erken evrelerini, bu hücrelerin yapısının kanserli hale tam dönüşmemesinden önce bile neler olduğunu görmemize ve buna ilişkin adımların atılmsına yardımcı olabileceğe benziyor. Bu bilgiyi kullanarak tarama testlerini ve kanserde izini durdurabilecek yeni tedaviler geliştirilebilir.
Araştırma ekibi, “kanserden önce hücrelerde ortaya çıkan moleküler değişikliklerin büyük oranda farklı morfolojik görünüm sergilediğini ” yazdı. Bening akciğer karsinomunun in situ (CIS) lezyonlarının (prekvasiv öncü), skuamöz hücreli karsinomayı mikroskobik olarak özdeş olmasına rağmen geleceklerinin eş değer olduğunu belirtti. Süreç içerisinde yarısı invaziv kansere doğru ilerliyor ve yarı gerileme veya statik olarak kalıyor.
Günümüzde Proksimal solunum yolları bu kadar erişilebilir olduğu için, otofloresan bronkoskopi (AFB) gibi yüksek çözünürlüklü teşhis yaklaşımları kullanarak bu lezyonların saptanması ve izlenmesi mümkündür. Bu teknik, insan hastalarında erken tümör oluşumunu incelemek için mükemmel bir model sunarak doku edinimini sağlamaktadır.
Araştırmacılar, UCLH'de görülen hastaların preinvazif akciğer kanseri lezyonlarının biyopsilerini inceliyorlardı. 85 hastanın 129 biyopsi örneğinde gen ekspresyon profili, metilasyon profili ve tam genom DNA sekansını içeren testler yaptılar.
Ortalama olarak hastalar, hangi hastaların akciğer kanserinin en yaygın iki alt türünden biri olan, akciğer skuamöz hücreli karsinomu geliştirdiğini gözlemlemek için biyopsi alımının sonrasında beş yıldan uzun bir süre boyunca takip edildi. Araştırma ekibi, mutasyonlar, gen ekspresyonu ve kromozomal instabilite gibi genomik özelliklerdeki farklılıkları belirleyip, lezyonun moleküler profilini kontrol ederek bu hücrelerin kansere dönüşebileceği yakınlıkta mükemmel bir hassasiyetle tahmin edebilecekleri yeterli farklılıklar keşfettiler.
Bu verilerden araştırmacılar, güçlü bir kromozomal kararsızlık taşıyan belirteçler ile beraber, yaygın bir heterojenlik arka planında ilerlemeye özgü olan metilasyon değişikliklerini belirlediler. Mutasyonları gözlemlediler ve kanserin karakteristiklerini kopyaladılar, erken karsinogeneze ait yeni bir yaklaşım sunmuş oldular.
Araştırmacılar, çalışmanın hangi prekanseröz lezyonların zararlı olduğunu belirleyerek, klinisyenlerin hastalığın mümkün olandan çok daha erken bir aşamasında hasta ameliyatı yapıp yapmamaya karar verebileceklerini, diğerlerini ise gereksiz ameliyatlardan iyi huylu lezyonlarla daha hızlı kurtarmaya karar verebileceklerini söylüyor.
Çalışma ayrıca yeni tedavilere imkan tanıyor. Kanserli hale gelebilecek lezyonlarda farklı şekilde eksprese edilen genlerin bazıları, önceden akciğer kanserinin itici güçleri olarak tanımlandı. UCL'deki kıdemli araştırma görevlisi ortak yazarı Vitor Teixeira, tespit edilen genlerin kanser ilerlemesini nasıl geliştirdiğini ve hangilerinin yeni ilaç tedavileri tarafından hedef alınabileceğini görmek için araştırmalarını sürdürdüklerini açıkladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder