Migren ağrılarını tetikleyen faktörler bilimsel yönden tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil malesef.
Bilim İnsanlarınca, milyonlarca migren hastasının bu çözümsüz gözüken acıyı dindirmek adına uzun süredir çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyor. Ağrıların genetik izini süren araştırmacılar, iklim koşulları ile migren arasında bir bağ olabileceği sonucuna vardı.
Stres, hormonal dengesizlik veya yanlış beslenme düzeni: Migren nöbetlerini tetikleyen faktörler oldukça fazla bir çeşitliliğe sahip olmasıyla beraber bilimsel yönden de henüz tam olarak aydınlatılabilmiş durumda değil. Almanya’nın Leipzig kentindeki Max Planck Enstitüsü Evrim Antropolojisi Araştırma Merkezi tarafınca gerçekleştirilen bilimsel bir araştırmada, dayanılmaz baş ağrılarının sebeplerine yönelik dikkat çekici ipuçlarına rastlandı.
“PLOS Geneticis” isimli bilimsel derginin son basımında yer alan makaleye göre, soğuk iklime uyum sağlama dönemindeki genetik bir varyasyonun, migreni tetikleyebildiği ifade ediliyor.
Aslında Migren, neredeyse insanlık tarihi^nin başlarına dek uzanan eski bir hastalık.
İlk insanlar, Afrika kıtasının sıcak iklimininden uzaklaşıp daha soğuk olan kuzeye doğru göç gerçekleştirdiklerinde, yeni iklim koşullarına uyum sağlamaları için belirli bir gen onlara pozitif katkı sağladı. Ama bu uyum döneminde vücutta yer alan genlerin yapı taşlarında da çeşitli farklılaşmalar meydana geldi. İşte bu da migren adını verdiğimiz baş ağrısı türünü de ortaya çıkarmış oldu.
Nörolojik bir sağlık problemi olan migren, ışığa karşı hassasiyet ve görme bozukluklarından, bulantı ve kusmaya kadar farklı etkilerin doğrulmasına sebep oluyor. Migren genel olarak başın bir yarısında veya ense bölümünde uzun süre hissedilen, aşırı şiddetli ve basınçlı ağrı şeklinde baş gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü‘nün (WHO) verilerine göre, gündelik hayatı etkileyen en yaygın hastalıklar listesinde migren, altıncı sırada kendine yer bulmuş bile.
TÜRKİYE'DE 12 MİLYON MİGREN HASTASI VAR
Bu soruna bir örnek verecek olursak, Almanya’da her gün yaklaşık bir milyon kişi migren nöbetine denk geliyor. Alman Migren ve Baş Ağrısı Topluluğu ile Nöroloji Birliği’nin ortak çalışmasına göre, migrenden şikayet eden kadınların oranı yüzde 25’lere kadar artmış durumda. Erkeklerde ise bu oran yaklaşık yüzde 10 civarlarında.
2015 yılına ilişkin “Türkiye Baş Ağrısı ve Migren Epidemiyolojisi Çalışması” verileri baz alındığında Türkiye’de 18-65 yaş arasındaki kişilerde migren ağrısı görülme sıklığı yüzde 16,4 dolaylarında. Bu ise ortalama her yedi kişiden birinde migren olduğu ve ayrıca yaklaşık 12 milyon migren hastasının bulunduğu sonucunu bizlere gösteriyor. Çalışmaya göre kadınlarda migren oranı yüzde 24,6, erkeklerde ise yüzde 8,5 civarında bir sonuç veriyor. Bu verilere göre Türkiye’de her 4 kadından ve her 12 erkekten birinde migren rastlanıyor. Avrupa ve Amerika kıtalarında hastalığın görülme yoğunluğu, Afrika ve Asya’ya oranla daha yüksek oranda. Bu da Alman bilim insanlarının “iklim-migren ilişkisi” tezini destekler nitelikte.
DAHA FAZLA ARAŞTIRMA ŞART
Vücudumuzu kaplayan en üst katmanın altında bir çeşit duyu algılayıcısı olarak görev yapan "deri reseptörleri” adlı moleküllerin temel yapı taşını, TRPM8 geni oluşturuyor. Reseptör, vücudumuzun ısı değişikliklerine daha kolay uyum sağlamasında hayati bir rol oynuyor. Bu genin yoğunluğu kuzeye, yani daha soğuk bölgelere gidildikçe son 25 bin yılda bariz şekilde artış gösterdi.
Araştırma ekibinin başkanı Aarno Palotie “Migren ağrılarına etki eden gen türevlerini ayrıntılı olarak tespit edebilmek amacıyla daha fazla araştırmanın yapılması gerektiğini belirtirken, bilhassa migrene karşı yeni ilaçların geliştirilebilmesi yönünden büyük önem arz ediyor ve edecektir” sözlerini kullanmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder